KOMİSYON SÜRECİ VE SAHTE DİPLOMALAR
OSMAN PALAMUT

İmralı süreci, kandil görüşmesi, silahlara veda töreni ve derken Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında partilerin vermiş olduğu üyeden oluşan komisyon çalışmaya başladı.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız PKK’nın silah bırakması süreciyle ilgili kurulan
komisyonun adının “Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu” olduğunu ilan etti.
Elbette bu komisyonun bir ismi olmalıydı ve MHP’nin ortaya koymuş olduğu bu isim Milletin
ruhunu ifade ettiği için hemen her vatandaşımız bu ismi sevmiştir.
Her şey çok güzel, ancak güzel olan bu duygunun ve düşüncenin içi doldurulacak mı? bunu
gün geçtikçe ortaya konulan görüşlerle daha iyi anlayacağız.
Ülkenin başına dert olan, milli ve manevi değerlerimize büyük bir darbe vuran PKK örgütünün
silah bırakması üzerine harekete geçen komisyondan, vatandaşımız sürecin istismar
edilmeden milletimizin hassasiyetinin ortaya konması gerekiyor
Nedir o hassasiyet?
Hakkın, hukukun, demokrasinin tam ve özgür bir şekilde tezahür etmesinin oy birliğiyle kabul
edilmesidir.
Ne var ki komisyon başlamadan hemen önce, öncelikle hala içeride olan Can Atalay’ın,
Osman Kavala’nın, Selahattin Demirtaş’ın ve ardından bir çırpıda göz altına alınarak
tutuklanan Ekrem İmamoğlu ve diğer belediye başkanlarıyla bürokratların hemen
salıverilmesi gerekirdi ama olmadı.
Madem ki bu ülkede barış ve kardeşliğin tesis edilmesi isteniyor, o zaman ilk adım olarak
tutuklu olan bu arkadaşların serbest bırakılması gerekirdi.
Komisyonun amacı bu değil mi?
Komisyonun amacı dağdaki teröristlerin silahları bırakıp devletin şefkatine teslim olması değil
mi?
Buysa ve bu duygular içerisinde Milli Birlik ve Dayanışma öngörülüyorsa o zaman öküzün
altında buzağı aramaya hiç gerek yok.
Bir taraftan komisyon üyeleri
yle ülkedeki Milli Birlik ve Kardeşlik tesis edilmek istenecek, ama öbür taraftan ülkenin önde
gelen belediye başkanları, milletvekilleri ve bürokratlar içeride tutulmaya devam edilecekse,
işte orada Milli Birlik ve Dayanışma dan söz edemeyiz.
Umarız komisyon bu ruhta bir karar alır ve o karar hayata geçer diyorum.
SAHTE DİPLOMALARDA TUTUKLAMA
Ekrem İmamoğlu’nun 31 yıllık diploması talihsiz bir şekilde iptal edildi ve savcılar başta olmak
üzere sürecin hızlanması için adeta seferberlik ilan edildi ve diploma milleti tatmin etmeden
iptal edildi.
Ya 3 gün önce ortaya çıkan 400 kişinin sahte diploması?
Bu konuda henüz bakanlık düzeyinde İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın 37 kişiden oluşan
çetenin tutuklanması dışında bir açıklama yok.
Görüş bildiren yok
Veya sahte diploma 400 kişiyle mi sınırlı?
Sahte bir şekilde Prof ve Doçentlik unvanı verilenler ne olacak?
Bu sahte proflar ve Doçentler nerede görev yapıyor?
Bu sahtekarlığın geçmişi irdelenecek mi?
Millet bunun en geniş şekilde, hatta TBMM’de kurulacak oluşan bir komisyonla
araştırılmasını istiyor.
Bu ülkede Milli Birlik ve kardeşlik ruhu tesis edilecekse, ortak aklın bir an önce ortaya
konması gerekir diyorum..