MÜLKİYE CEMAL SÜREYA VE ANKARA
Ankara’yla o ilk tanışıklığını şöyle anlatır yıllar sonra :
Yahya Kemal Ankara’nın en çok İstanbul’ a dönüş halini sevmiş , bu hâli de sık sık dile getirmiş. Münir
Nurettin, revaklı aziz İstanbul derken Sait Faik sokak sokak sevmiş Konstantinapol’ün en deniz halini.
Neyzen Tevfik , Yahyâ Kemal , Orhan Veli ve niceleri. Türk Edebi yazınında hep âşık olunan şehir
olmuş İstanbul..
Oysa Ankara. Ankara’m.. Ankara’mız...
Elbette var Başkent’e atfedilmiş şiirler, şarkılar.
Kurşun gibi ağır bir havadan başlanıp gri ve soğuk bir bürokrasi şehri demek kimi zaman adet olmuş.
80’li yıllarda karbonmonoksit akşamlardan dem vurulmuş sanki aynı tarihlerde memleketin diğer
yerleri toz pembeymiş gibi. Eski taşra yeni memur kenti derken kolayca kızlarına da vefasız denmiş
kimi şarkılarda. “ Her gören ağlamış, kalbini bağlamış Ankara kızlarına .” Kimse bilmemiş Ankara
kızlarının cefakâr halini.
1950’lerde Cebeci’de , Siyasal Bilgiler Fakültesinden Kızılay’a doğru bir elinde kitapları diğer elinden
hiç düşürmediği yenibahar cigarasıyla genç bir Mali Şube öğrencisi yol almaktadır. Tığ gibi genç adam
Ankara’yla o ilk tanışıklığını şöyle anlatır yıllar sonra :
“ 1950 yılında Haydar Paşa Lisesi’ni bitirince Mülkiye’ye mi girsem Siyasal’a mı diye çok düşündüm.
Ankara’ya gelip ikisinin de aynı okul olduğunu görünce çok şaşırdım .” ( 1950-1954 ) der geleceğin aşk
şairi Cemal Süreya.
Ankara’ya ilk gelişinde henüz 18 yaşındadır genç şair. Yüksel caddesindeki Mülkiyeliler Birliği uğrak
yerlerinin başındadır. Siyasî fikirlerini konuşmakta çekingen tavır sergilediği o yıllarda şiirinde ana
tema kadın ve aşktır. Tarihi tavukçu Lokantası dönemin edebi kişilikleriyle buluşup sohbet ettiği yine
bir Kızılay klasiğidir şairin o dönemde. Kelimeler aşka dönüşürken onun dilinde sadece şiir mi
olmuştur ya da şiir mi kalmıştır?. yaşamıştır aşkı , acı çekmiş belki de unutmuştur ve şu dizeler
dökülmüştür yeni tanıştığı Ankara’ya :
Bende tarçın sende ıhlamur kokusu
Yürürüz Başkent’in sokaklarında.
Keşke yalnız bunun için
Sevdeydim seni .
Süreya’nın deyimiyle ; Ankara onun için “ iyi kalpli bir üvey anadır.”
Sert ve otoriter yüzüne rağmen merhametle sahiplenmeyi bilmiştir Ankara genç şairi her zaman.
1959 –1960 yılları arasında Ankara’da yedek subay olarak askerliğini yapar . Aynı yıllarda bir şiir kitabı
ve iki şiir antolojisi yayımlamış olmakla birlikte en önemli başarısı olan Edebiyat Dergisi Papirüs’ün
(1966 -1970) temelleri Ankara’da atılmıştır.
İkinci yeni hareketinin önde gelen şairi Süreya ilk şiiri “ Şarkısı Beyaz “ ı Ocak 1953’te Mülkiye
dergisinde yayınlanır. 1966’da yayınlanan “Mülkiyeli Şairler ve 100 aşk şiiri “ adlı antolojiler de yine
Ankara’da yayınlanır.
1971 – 1982 yılları arasında Ankara’da çeşitli Devlet Birimlerinde görev yapar. TRT ve Kültür Bakanlığı
bunlardan ikisidir.
Cemal Süreya, 1950 – 1980 yılları arasında bir nevî Ankara’lıdır. O Ankara’yı sever ve bunu şöyle dile
getirir :
Şair arkadaş ;
Bir derdin mi var ?
Bir şeyler çıkarmak mı istiyorsun derdinden ?
Ankara’ya gelmelisin .
Ankara’nın sert rüzgârı , bu şehre bir çift gümüşî kol düğmesi olan aşkın şairini kucaklamış bir dönem .
Zamanın önem verdiği, özümsediği bir şairi sevmiş Ankara . Tıpkı baba gibi , tıpkı babaya atfedilmiş
unutulmaz yâr gibi..
Bir kalem işte bu günlerde, eylülün sonbaharı getirdiği kaldırımların mısra okuduğu eskiden kalma o
günlerde , Kızılay’dan Bakanlık’a oradan Tunalı Hilmi’ye her yürüdüğünde Süreya’nın tarçın ve
ıhlamur kokusunu tâ göğsünde hissederken keşke der keşke yalnız bunun için sevseydin beni ..
Gümüş başlı Ankara’sını yeniden sever.
Usta Şairin ilk şiir kitabının en güzel şiirlerinden birini üstüne alınmayı da pek sever ara sıra :
GÜL
Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin
Ellerini alıyorum sabaha kadar seviyorum
Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum
İstasyonda tiren oluyor biraz
Ben bazan istasyonu bulamayan bir adamım
Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum
Her nasılsa sokağa düşmüş
Kolumu kanadımı kırıyorum
Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı
Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene...
Ankara’m...
Gümüşî bir iklimde her akşam sokak ortasında ölünürken habersizdir sokak lambaları.
Bir yanım Cemal Süreya
Bir yanım seymen yine..
A. Gülçin İLHAN
ANKARA 2018