Türkiye'nin geleceği kuruyor,
Kuruyan önemli su kaynakları arasında Beyşehir, İznik ve Burdur Gölleri de bulunuyor.

Kuraklık ve hoyratlığın neden olduğu su sorunu her yıl daha kötüye gidiyor. Beyşehir’in çekilmesi, İznik’in kirlenmesi, Burdur’un tuzlanması yalnızca suyun değil, Türkiye'nin de geleceğini tehdit ediyor. Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir, son yirmi yılda yüzey alanının yaklaşık üçte birini kaybederken, 905 kilometrekarelik dev su kütlesi, bugün 640 kilometrekareye kadar gerilemiş durumda. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre Konya Havzası, 2020’den bu yana her yıl ortalama yüzde 25 daha az yağış alırken, bu durum yalnızca yüzey suyu beslenmesini değil, gölü taşıyan yeraltı akiferlerini de ciddi biçimde zayıflatıyor. Konya Ovası’nda şeker pancarı ve mısır üretimi için kullanılan yoğun yeraltı su çekimi, Beyşehir Gölü'nü adeta alttan boşaltırken; Devlet Su İşleri'nin kayıtlarına göre bölgede açılan 40 bini aşkın kuyunun, büyük kısmı kaçak statüsünde çalışıyor. Gölün batı kıyısında yer alan Yeşildağ ve Eflatunpınar çevresindeki küçük dereler ise artık gölü beslemiyor.

İznik Gölü hem kuraklık hem de bilinçsiz su tüketiminin kurbanı olmuş durumda.
BEYŞEHİR CAN ÇEKİŞİYOR
Su Politikaları Uzmanı Dursun Yıldız'a göre ortaya çıkan vahim tablo yalnızca iklimle değil, yanlış su politikasıyla da bire bir ilişkili. Konya Havzası'ndaki yeraltı su seviyesinin yılda ortalama 1.5 metre düştüğünü dile getiren Yıldız, "Bu hızla giderse Beyşehir, 10 yıl içinde yok olur. Beyşehir Gölü'ndeki kuraklık, yalnız su miktarını değil, göl ekosistemini de çökertiyor. 2000’li yıllarda 16 tür tatlı su balığına ev sahipliği yapan gölde, bugün yalnızca 7 türün varlığı tespit edilebiliyor" uyarısında bulunuyor.
İZNİK GÖLÜ KURUYOR
Beyşehir Gölü gibi Bursa’nın en önemli içme suyu kaynaklarından biri olan İznik Gölü de sessiz ama sürekli bir gerileme içinde. 298 kilometrekarelik yüzey alanına sahip gölün su seviyesi son 10 yılda 2.5 metre düştü. Uydu görüntüleri, göl kıyısının yer yer 200 metreye kadar çekildiğini gösteriyor. Uzmanlara göre bunun temel nedeni, çevredeki tarımsal sulama sistemlerinin kontrolsüz genişlemesi. Özellikle zeytin ve sebze üretimi yapılan alanlarda kaçak sondajlar hızla arttı. DSİ’nin 2024 raporuna göre, yalnızca Orhangazi çevresinde bin 200’e yakın izinsiz kuyu tespit edildi.
70 YILDA YENİLENİYOR
Yıldız, “İznik’te tehlike sessiz ilerliyor" uyarısında bulunurken, "Göl, hem çekiliyor hem kirleniyor. Tarım ilacı, gübre ve sanayi atıkları su kalitesini bozulma eşiğine getirdi. Gölün doğal yenilenme süresi 70 yıl. Şayet kirlilik hızı bu tempoda giderse İznik Gölü'nü 10 yıl içinde kaybederiz" dedi.
DERİNLİK 5 METREYE DÜŞTÜ
Bir diğer can çekişen su kaynağı ise bir zamanlar Türkiye’nin “flamingo cenneti” olarak anılan Burdur Gölü. Adeta acı ve tuzlu bir su kütlesine dönüşen göl 1970’lerde 250 kilometrekareyi aşarken, 2025 itibarıyla bu alan 140 kilometrekareye geriledi. Derinliği 9 metreden 5 metreye düşen gölün, tuzluluk oranı son 20 yılda yüzde 83 arttı. Göldeki çekilmenin ana nedenlerinden biri de Bozçay ve Karamanlı derelerinin yön değiştirmesi.
TARIM BİTİYOR MU?
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, Burdur Gölü’nün son durumu için: "Göl kıyısındaki köylerde tarımsal üretim ciddi biçimde azaldı. 2010’da 90 bin dekar olan sulanabilir arazi, bugün 54 bine kadar indi. Su pompalama maliyetleri yüzde 300 artarken, çiftçiler üretimden çekiliyor" diye konuştu.

TEMA Vakfı’nın 2025 “Kuruyan Göller” raporuna göre, Türkiye genelinde 70’ten fazla göl son 50 yılda kuruma veya kapasite kaybına uğradı. Kayıp nedeniyle 2.5 milyar dolarlık tarımsal gelir adeta buhar oldu.
GÖLLER NASIL DOLACAK?
İşte uzmanların önerileri:
-Her havzada yıllık çekim miktarı, beslenme kapasitesine göre sınırlandırılmalı.
-Tarımsal sulama, göl beslenme hatlarını dikkate alarak düzenlenmeli.
-Su tasarruflu sulama sistemleri yani damla, yağmurlama geçiş için vergi indirimi ve doğrudan destek sağlanmalı.
-Özellikle sanayi bölgelerinde arıtılmış suyun yeniden kullanımı zorunlu hale getirilmeli.
-Gölleri besleyen dereler üzerindeki yönlendirmeler kademeli olarak geri alınmalı.
-Her göl için yerel izleme komiteleri kurulmalı; veriler kamuya açık platformlarda paylaşılmalı.
-Su farkındalığı eğitimleri ilkokul düzeyinden itibaren zorunlu hale getirilmeli.


